yüreğinizin şiir adresi !
...ben edebiyattan ibaretim...KAFKA

TEK LÜKSÜM SEVGİ

Yazılar » TEK LÜKSÜM SEVGİ


Aşkın aksinde düştüm gözlerinin ta içine:

Öncemden de arındım sonrasız olmama müsaade etmediğin kadar sevdim seni.

İçine düşülesi miydi peki gözlerim?

Yoksa iç sesim miydi baskın çıkan dış sese diklendiğim kadar senin varlığınla dolu dolu iken içim, yağan karın zerreleri kadar masum kalabilmeyi mademki şiar edinmiştim ta ezelden…

Derken Kutup Yıldızı gibi doğdun geceme.

Zühre’si olmaya adaydım ben yalnızlığım ve adaklarım hız kesmeden kendimi de sevgiye adamışlığımla baş da koymuşken ben şiirlere…

Üstü örtülü idi öncem.

Yarısı karanlık günüm yarısı aydınlık gecem:

Tek lüksüm ise sevgi.

Sevgiyi sevmekle iştigal sevildiğime de pek emin!

Saflığım hız kesmediği kadar s/afiyet dolu varlığım ve saf tuttuğum tarafsızlık bilememişken de Araf’ta takılı saklı kaldığımı.

Bir mum sanmışken kendimi…

Meğerse devasa bir ışıldak imiş yüreğim yetmedi kalemimin teşrif ettiği bense yenilgilere o kadar alışmışken bilemedim kalemimin hız kesmeyeceğini:

Hızını alamamışken sağanağın.

Sağalttığımı dahi fark edemedim acılarım.

Firarda yürek.

Firarda aşk.

Fidan boylu kalemim ve çıtkırıldım yüreğim ve mihrabım ve Çıfıt çarşısı duygularım ve kırık mızrabım ve sen!

İçtiğim iken su.

İçerlediğim kadar dünüme.

İçtimada geçeceğini dahi bilmezken.

Ve işte şerh düştüm tarihe:

Kalemimle yeniden doğmuştum.

Kalender yüreğim buz tutmuşken…

Sonra nurumdu doğan nurumdu yüzüme ruhuma yağan ve tutulan nutkum öylesine bir yola girmişti ki…

Ben çağladım.

Kalemim ağladı.

Ben çığırdım aşkı.

Çığ gibi de büyüdü iç sesim.

Ne yazsam yetmezken.

Seni ne kadar çok sevsem de yetinmediğim.

Ruhumun sarnıcı.

Yüreğin dergâhı.

Aşka aşkla yürüdüğüm Hakkın yolunda açılan kapılar bense rüzgâra eşlik eden:

İçime esendim.

İçine estiğim.

Bir es dahi veremezken ve ben ses etmeden yaşamışken bunca zaman.

Sözcüklerdi zehrimi alan.

Sözcüklerdi alnımın akı.

Sözcüklerdi öncemde lal.

Sözcüklerdi içim kıyıldığında sayfaya dökülen.

Sözcükler.

Kıyama durduğum.

Mademki aşkın rabıtasıydı ruhum.

Mademki şiarımdı aşk.

Mademki yoldaşımdı kalemim:

Ve bana, ‘’yaz’’ diyen yüce Huda.

İçliğimdi yalnızlık.

Hiçliğimle peyda olduğum.

Gücüme gitmiyordu artık nefret soluyanlar.

Solsam da yeniden açıyordum.

Mademki ismiyle müsemma idi insan!

Hele ki iki ismim var iken!

Göğün yıldızı yerkürenin çiçeği aşkın rüzgârı hız kesmediği kadar kalbim.

Yeniden doğuşumu müjdeleyen şafak.

Şakağıma dayalı kalemim.

Putperest nankör münafıklar gölge etse bile ben ki: kendi gölgemi dahi kovabilmişken kapıdan.

Mil çeken kim ise gözlerine.

Kalemimse bir mim sanatçısı değildi bilakis içtenliğin doğaçlama yazdığımın yaşadığımın bir göstergesi ve en içten duygularla yaşayıp yaşatırken sevgimi yazabildiğime vakıf!

Ne bir tek nesir yeterdi beni bana anlatmaya.

Ne de sadece bir şiir keserdi acımı.

Balmumundan bir heykel değildim etli canlı bir o kadar bıkkın bedeninden ve kendimle uzlaşmanın arifesinde Rabbim bana zembille indirmişti kalemi gökten bense sevgiyle yaşayıp büyümüş ve de kopmamışken kökümden…

Kök hücremle.

Etimle tırnağımla.

Eşelediğim toprağın altında bazen yalnız ve saklı iken annemin dualarında.

Neşreden gün.

Nesirler ekleyen kalem.

Şecerem.

Seccadem.

Şiarım.

Şiirlerim.

Ve de sen eşlik eden…

Ayağına taş değmesin azizim.

Hoş geldim ben bana uzak bir yıldız iken ve açmayı unutmuş bir gonca ve işte sözcüklerimle yürüdüğüm kadar aşkın ve Hakkın yolunda…

Hoş geldim ben kendime.

(0)

Henüz yorum yapılmamıştır.